Önemli olan iç güzellik mi ?(American Psycho incelemesi)
Giriş
Merhaba dostlar nasılsınız ? Bugün yine başka bir filmi inceleyeceğim. Evet American Psycho filmi. Son bir kaç yıldır mizah ve sigma Male sayfaları sayesinde sinemada yakalayamadığı ünü sosyal medyada yakalamış bir film. Film bize Yupiie kültürü, Tüketim kültürü, Maskülenlik ve beğenilme arzusu gibi konuları ironi şeklinde ele almaktadır.
Film hakkında
Seksenli yıllarda geçen bu hikâyenin ana karakteri olan Patrick Bateman Wall Street'in en üst katlarında yer alan Bakımlı, Eğitimli ve yakışıklı bir tiptir Fakat düzgün bir imajın altında sosyopat bir kişilik ve Bazı bastırılmış duygular yer alır. Patrick Psikopat, Sadist, narsist ve megaloman bir kişiliğe sahiptir. Sevmediği iş arkadaşlarını, Evsiz insanları öldüren bir kişiliğe sahiptir. Fakat filmin ana karakterleri aynı patrick gibi duyarsız ve duygusuz kişilerdir.
İmaj Takıntısı: Filmdeki herkesin ana sorunu aslında budur. Özellikle Patrick'in. Patrick dışarıdan nasıl görüldüğüne dikkat eden birisi. İmaj onun her şeyidir. Birinin takım elbisesi ondan pahalıysa ya da onun kart viziti daha estetikse kıskançlık krizlerine girebiliyor. Çünkü Patrick'in zihninde onun sahip oldukları daha pahalı ve daha estetik olmalıdır. Filmde işaret değeri konseptine bolca yer verilir. Bu konsepti örnek vermek için iki tane takım elbiseden yararlanılır. Biri Armani diğeri ise Kiğılı takım elbiselerdir. Kiğılının kumaşı iyi olsa daha dahi insanlar isminden dolayı Armani'yi seçer çünkü ismi büyüktür ve Armani halk içerisinde daha rağbet görür. Filmde sürekli buna dikkat çekilir. Bunu gözümüze sokan en iyi sahne ise Kartvizit ve Paul'u öldürüp arabanın arkasına çantayla koyduğu sahnedir. Kartvizit sahnesinde herkes kartvizitlerini ortaya koyar Patrick olaya detaycı ve imaj takıntılı olduğu için küçük detaylara da dikkat eder. Çanta sahnesinde ise Paul'u öldürüp çantaya koymuştur ve orada bir arkadaşı ona çantanın içinde ne olduğunu değil markasını sorar
Maskülenite sorunsalı: Filmin ana amacı ise erkek toplumda oluşan erkeklik yani maskülenite algısını da eleştiriyor. Kadınlara değer vermeyen onları obje gibi gören erkekler toplumun her yerinde bulunur. Toplumun içerisindeyseniz bu gerçeği az çok bilirsiniz. Bu algıyı yaratan erkekler ise bu durumu sürekli kişisel olarak algılarlar. Başka bir kural ise kim daha çok erkek gibi davranırsa o daha çok erkektir. Bu durum bence aşırı saçmadır. Bir erkek toplum içerisinde duygularını ifade etmeli ve sorunlarını arkadaş ortamıyla paylaşmasıdır. Bunu yaparsan erkeksindir. Film bu topum algısıyla mükemmel bir şekilde dalga geçmiştir.
Hipergerçeklik: Hiper gerçeklik Baudrillard'ın ortaya attığı bir kuramdır. Bu gerçeklik algısı kendi gerçekliğimizi kaybedip düşünce kontrolünü sağlayan sanal gerçekliğin kabul edilmesidir. Burada sanal gerçeklik insan duygularının kontrolünü ele alır ve tek gerçeklik olarak bu ele alınır. Bunu en iyi özetleyecek olursak bir bilgisayar oyununu uzun süre oynadıktan bilgisayardan çokta silkinirsin çünkü bir süreden sonra gerçeklik o olmuştur. Bu hipergerçeklik insanı duyarsız hale getirmiştir. Bu hipergerçeklik filmin içerisinde de yer alır. Patrick'in söylemlerinde imaj takıntısında verdiğimiz örnekte ve Patrick akıl sağlığını kaybettiğini söylediğinde toplum Patrick ile alay etmesi toplumun hipergerçeklik algısına kapıldığını bize gösterir
Yuppie Kültürü : American psycho filmi kesinlikle o dönemin eleştirisini yapan bir belgesel görevini görür. Film 80'lerde geçiyor demiştik. Bu dönemde Ronald Reagan'ın Amerika başkanı olmasıyla gerçekleşen refah artışını, Vergilerin düşüşünü piyasa rekabetinin arttığı hatta bir çok insan bu dönemde zengin olmuştur. Bu refah artışından dolayı insanlar zevk veren maddeleri kullanmaya başladılar .Bu dönemde Amerika'nın genç zenginleri de yani Yuppieler de oluşmuştur. Patrick'te bir Yuppie'dir. İdol olarak Donald Trump'ı görür kendisine ve kendisi de Trump gibi biri olmak ister. Patrick'in asıl amacı toplum gibi biri gibi olmaktır. Bu bireydeki insanlar birbirlerine benzemeye çalışmaz birer imaj olmaya çalışırlar ve birbirlerinin ismini unutmaları normaldir çünkü herkes birinin kopyasıdır
Son: Film bize ucu açık bir son vermektedir. Bunun ana nedeni Patrick Paul'u öldürdüğünde Paul'un ölmediği çünkü o olaydan bir kaç gün sonra Avukatının Paul ile görüşmesi ,Ceset sahnesi gibi sahneler bizi bir soruya iter: Yaşananlar hayal ürünü mü ? Film bizi bir muammaya iter. Film kapalı uçla bitseydi Patrick'in itirafları yine bir değer görmeyecekti.
Yorumlar
Yorum Gönder